11 Nisan 2013 Perşembe

6. HAFTANIN SONUCUNDA 

Bu sürece kadar olan son tartışmamızdı ve ve tartışma konumuz; "SİZCE GERÇEKTEN DOĞA MÜDAHALE EDİLDİKTEN SONRA ESKİ HALİNE GETİRİLEMEZ Mİ? DOĞADA ATILAN ADIMLARIN GERİ DÖNÜŞÜ OLAMAZ MI?" Ben bu konuda şöyle düşünüyorum arkadaşlar; doğaya kalıcı zarar verdiğimizde yani okyanus açıklarındaki petrol sondaj kulesinin denizaltı ekipmanında meydana gelen patlamalar gibi yada reaktörlerin batlaması sonucunya yayılan radyasyonların etkisi ve bir çok insanın ve bir çok canlının ölmesine sebep olmuştur bu ve buna benzer olaylar yani kalıcı izler bırakan olayların geri dönüşümü oldukça zordur hatta imkansızdır. Ama ağaç kesmekte doğaya bir müdahaledir onu tekrardan ekip eski haline getirebilir. Tabi bunun ilk insandan yani doğanın var olduğundan bu yana var olduğundan da emin olmak gerekir. Ben şuan için onun öyle olduğunu varsayıyorum ve böyle bi müdahalede geri dönüşüm mümkünmüş gibi geliyor ama birde şu açıdan bakacak olursa orada yaşayan canlılarda olabilir biz farkında olmadan onlara da zarar vermiş olabiliriz belkide neslinin sonunu getirdik bunları bilemeyiz ama biz bir şekilde doğaya müdahale ediyoruz ve bunlardan bir kısmını tam olarak olmasa da eski haline getirebiliyoruz ama eskisi gibi olması mümkün değil sadece biz orada bir yaşam varsa onun devamını sağlayabiliyoruz..

5. HAFTANIN SONUCUNDA 

Bu haftada diğer haftalarda olduğu gibi yine bir tartışma konumuz var: "SİZCE KARASAL EKOSİSTEMLERDE YAŞAYAN CANLILAR İLE SUCUL EKOSİSTEMLEDE YAŞAYAN CANLILARIN HAYATLARINDA NE GİBİ FARKLILIKLAR VARDIR !!! " tartışmalarımız sonucunda sucul ekosistemlerin karasal ekosistemlere göre daha büyük olduğunu bunun doğrultusunda da yaşam alanlarının fazla olması ve üzerinde barındığı hayvan sayısında da fazlalık göstermektedir ve sucul ekosistemde canlılar 3 boyutlu yaşayabilirler yani suyun yüzeyinde diplerinde yani kısacası suyun her bölgesinde yaşam alanı oluşturmaktadırlar. fakat karasal ekosistem için aynı şey söz konusu değildir onlar 2 boyutlu yaşarlar yani biz bir ceylanı arıyorsak onu ormanda ararız. karasal ekosistemde canlıların bellirli yaşam alanlarına ayrılmıştır yani zonlaşmalar söz konusudur buda karasal ekosistemleri sucul ekosistemlerden ayıran en büyük özelliğidir..

10 Nisan 2013 Çarşamba

4. HAFTANIN SONUCUNDA..


BU GÜN GÜNLERDEN TARTIŞMA Ve GERİYE KALANLAR 


Bu hafta karasal ekosistemleri inceledik ve farklı biyom türlerine değindik. Tartışma konusu ise; "SİZCE KUTUPLARDAN EKVATORA DOĞRU GİDİLDİKÇE CANLILAR NASIL DEĞİŞİKLİK GÖSTERİR? " bu tartışma sonucunda ise; ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe iklim ,sıcaklık ve yağış oranı değişeceği için coğrafik özellikleride birbirinden farklıdır ve üzerinde barındırdığı canlılarda da değişiklik gözlenmektedir. Değişikliğin sebebi ise canlıların bulundukları ortama adaptasyonlarından kaynaklanmaktadır. Ekvatordan kutuplara doğru bitki örtüsü kutuplara ulaşana kadara olan biyomlarda farklılık göstererek azalmakta ve yapısı değişmektedir. Hayvanların fiziksel özellikleri de yine o şekilde kulak yapılarında vücut yapılarında değişiklik söz konusudur. Yaprakların genişliği değişmektedir..

2. HAFTANIN SONUNDA..


2. HAFTA Ve TARTIŞMA

"SİZCE DENİZDE YA DA GÖLDE YAŞAYAN BİR CANLI İLE AKVARYUMDA YAŞAYAN BİR CANLININ HAYATLARI ARASINDA NE GİBİ FARKLILIKLAR VARDIR?" tartışma konusu başlığı altında ; popülasyon , komminite, habitat , ekolojik niş, flora, fauna kavramlarını gördük ve bunu üzerine ; denizde yaşayan canlılarla akvaryumda yaşayan canlıları karşılaştırdık ve denizde yaşayan bir canlı doğal ortamında fakat bir akvaryum canlısı ise yapay bir ortamdadır. Denizde yaşayan bir canlı hayatta kalabilmek yiyecek bulabilmek için mücadele edecektir belkide başka bir canlıya yem olacaktır. ama akvaryumdaki canlı için aynı şey söz konusu değildir. ortama alışamıyacak belkide suyun ph , sıcaklığı canlıya uymayacak ölecek. yine akvaryumda yaşamını devam ettirebilir üreyebilir çoğalır fakat kendi doğal ortamı gibi olmaz. yine bu tartışmada doğal habitat yapay habitat konusunda geçtik. ve ben başta yapay habitatın olabileceğini savunanlardandım çünkü; habitat " Bir canlının veya popülasyonun doğal olarak yaşadığı, üreyip neslini devam ettirebildiği yerdir. Yani habitat canlının yetişme yeri veya yaşam yeri demektir." neticede akvaryumun içindede yaşamını devam ettirebiliyor üreyip çoğalabiliyor. bunların hepsini akvaryumda gerçekleştiriyor. sonra araştırmalar sonucunda yapay habitatın olmadığını canlılın asıl adresi olduğunu öğrendim örnegin bir balinanın habitatı açık okyanuslar yani canlının adresi olduğunu öğrenmiş oldum. Ve yine bilimin insan için yapıldığını da vurgulamak isterim ..

3.HAFTANIN SONUNDA..


Veee YİNE TARTIŞMA

Bu haftada ise aksiyon , reaksiyon , koaksiyon kavramlarından bahsettik ve bu kavramları kullanarak gündelik hayatta karşılaşabileceğimiz durumlara karşı neyin hangi kavrama karşılık geldiğini öğrendik ve; cansız etkenin canlı üzerine etkisi , canlının canlı üzerindeki etkisi ve canlının cansız çevre üzerine etkisini örneklendirdik. bende şu örneği verebilirim ; Denizleri kirleten kanalizosyon veya atık yağlar (reaksiyon) , ve burdaki sularda yaşayan ve zarar gören canlılar( balıklar) ( aksiyon ), bu balıkları insanları yemesi sonucu insanların hastalanması (koaksiyon). Bu sayede günlük haytta karşılaştığımız bu tür olayların hangi kavramlara karşılık geldiğini öğrenmiş olduk..

7 Nisan 2013 Pazar

İLK HAFTANIN SONUCUNDA..



İLK DERS  VE  İLK TARTIŞMA ;


"SİZCE İLK İNSANDAN BU YANA GENİŞ BİR ZAMAN YELPAZESİNDE DÜŞÜNECEK OLURSAK; ÇEVRE BİLİMİ NASIL DOĞMUŞ, NASIL GELİŞMİŞ VE GELECEKTE NE SEVİYEDE OLABİLİR? " Sorusunda tartışmalarımızın sonucunda ; ekoloji ve çevre biliminin tamamen birbirinden farklı olduğunu ekoloji kelimesi, ''canlıların hem kendi aralarındaki, hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalı olduğunu , ''Çevre bilimleri''ni ise çeşitli bilim dallarını içerisinde toplayan, insan-doğa ilişkilerini ve çevre sorunlarını inceleyen bir bilim dalı olduğunu öğrenmiş oldum.Dersten önce bunları birbirine karıştırıyordum şimdi ise bunların ayrımına vardım kendi düşüncelerimizi ortaya koyarak yanlış bildiklerimizi düzeltmiş olduk. Bu iki kavramın Türk dil kurumu tarafından birbirinden ayrıldığını araştırmalarımız sonucunda ulaştık. Birde bilimin insanların ihtiyaçlarından , karşılaştıkları zorluklar neticesinde kimi tesadüfen ortaya çıkmış ve geliştirilip günümüze uyarlanmıştır diye düşünüyorum..